Pelvik Organ Prolapsusu

Pelvik Organ Prolapsusu

Nedir, Ne kadar yaygındır?

Pelvik organ prolapsusu, pelvisteki idrar kesesi, rahim, rektum gibi organların aşağıya doğru sarkması durumudur. Farklı fonksiyonel bozuklukları da (idrar kaçırma vb.) beraberinde getirebilen pelvik organ prolapsusu, bireyleri sosyal, fiziksel ve psikolojik anlamda etkileyebilen bir rahatsızlıktır. Genel anlamda üç tipte karşımıza çıkar.

  1. Sistosel: Mesane tabanının vajene doğru sarkmasına sistosel denir. Sistosel genellikle doğum sonrası endopelvik fasyada oluşan tahribat sonucu gözlenmektedir. Sık karşılaşılan prolapsus tiplerindendir.
  2. Üretrosel: Üretra tabanının vajene doğru sarkmasına verilen isim üretroseldir. Sistoselle birlikte vajen ön duvar prolapsus tiplerinden geçen üretrosel, tıpkı sistosel gibi genellikle alt üriner sistem disfonksiyonlarını beraberinde getirerek idrar kaçırma benzeri semptomlarla seyreder. Şayet vajen ön duvarı tamamen sarkıyorsa, sistoüretrosel olarak adlandırılır.
  3. Uterin Prolapsus: Uterus yani rahim, olması gerekenden aşağıda bulunuyorsa uterin prolapsus olarak anılır. Histerektomi geçirmiş olup, rahmi alınmış olan bireylerde, vajinal apeks normalinden aşağıda bulunuyorsa da vajinal apeks prolapsusu olarak anılır.
  4. Rektosel: Halk arasında, bağırsak fıtığı olarak da anılan rektosel, rektumun yani bağırsağın son kısmının, vajene doğru sarkmasına verilen isimdir. Popülasyonda genellikle, vajen ve rektum arası dokuda meydana gelen tahribat sonucu oluşur.
  5. Enterosel: İnce bağırsağın vajene doğru sarkmasına enterosel denir. Enterosel, rektosel ile vajen arka duvar prolapsusu olarak anılır.

Çoğunlukla çoklu doğumlar sonrası gerçekleşse de özellikle patolojik ıkınmalardan kaynaklı pelvik taban disfonksiyonları pelvik organ prolapsusuyla sonuçlanır. Doğum yapan kadınların, %50 ‘sinde pelvik organ prolapsusu gözlenmektedir. Tekrarlı doğumlarda ise bu oran artış göstermektedir.

  • Tip 1 kolajende azalma ve Tip 3 kolajende artma gözlenmesi
  • Obezite
  • Çoklu doğum hikayesi
  • Vajinal doğum
  • Zorlu doğum hikayesi (forseps kullanımı, bebeğin normalin üzerinde bir kiloyla doğması vb.)
  • Bağ doku zayıflaması
  • Diyabet
  • Patolojik ıkınma hikayesi
  • Menopoz
  • İntraabdominal (karın içi) basıncı artıran aktivitelerde bulunma.
  • Vajende hissedilen ya da ele gelen kitle/yumru
  • İdrara çıkış sayısında artış
  • Ani sıkışmalar ve idrar kaçırma
  • Kabızlık
  • Cinsel birliktelikte yaşanan problemler (Ağrı vb.)
  • Ağrılı dışkılama
  • Alt sırt ağrısı
  • Pelvik ağrı
  • Hikâye Alımı: Pelvik organ prolapsusu olan bireylerde detaylı hikâye alımı çok önemlidir. Detaylı bir hikaye, aile geçmişinden, semptomları tetikleyici faktörlere kadar, durumun ciddiyetini tespit etmek adına çok önemlidir.
  • Fizik Muayene: Detaylı bir hikâye alımı sonrası, fizik muayene ile bulgular tekrar değerlendirilebilir. Yapılan fiziki muayene ile pelvik organ prolapsusunun hangi evresinde olunduğu tespit edilebilir.
  • Pelvik Taban Kas EMG Ölçümü: Pelvik taban kaslarının fonksiyonelliğini değerlendirmek adına, pelvik taban kaslarına yerleştirilen yüzeyel elektrotlar ya da vajinal problar yardımı ile pelvik taban EMG kas ölçümü yapılır. EMG yardımıyla yapılan bu ölçüm, sürecin etkinliğini görmek adına belli aralıklarla tekrarlanabilmektedir. Kas kuvvet değerlendirmesi vajinal palpasyon yoluyla da yapılabilmektedir.
  • Ultrason: Ultrason da tanı için kullanılan tetkikler arasında geçmektedir.
  • Anorektal Manometri Ölçümü: Bu ölçüm ile bireylerde rektum duyu değerlendirmesi yapılmasını sağlanır. Manometri ölçümü yardımıyla edinilen bilgiler sayesinde,  sürecin etkinliği de gözlenebilmektedir. Bu sebeple süreç esnasında da rektal manometri ölçümleri tekrarlanabilir.

Günlük alışkanlıklarda birtakım değişikliklere gitmek de semptomları kontrol altına almak için gereklidir. Tuvalet pozisyonu ve tuvalet saatlerine özen göstermek modifiye edilecek günlük alışkanlıkların başında gelir.

Vajen için yerleştirilerek mekanik destek sağlayıp, prolapse olan organı eski konumuna getirmeyi hedefleyen peser kullanımı da uygulama seçenekleri arasındadır. Peser kullanımına ilgili hekim tarafından karar verilmektedir.

Uygulama seçenekleri arasında pelvik taban kas rehabilitasyonu oldukça önemli bir yere sahiptir. Pelvik taban kas grubunun fonksiyonunu yerine getirememesi durumunda pelvik organ prolapsusu gözlenebilir. Bu durumun önüne geçmek adına pelvik taban kas grubunun eğitimi kalıcı çözüm seçenekleri arasında çok önemli bir basamaktır.

İleri seviyedeki prolapse durumlarında cerrahi müdahale gerekebilmektedir.

Öncelikli olarak şubelerimize başvuran her danışanımızdan alanında uzman ve tecrübeli bir ekip tarafından ayrıntılı bir hikâye alımı ve fizik muayene gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda danışanlarımızın pelvik taban kaslarının kuvveti ve işleyiş mekanizmaları pelvik taban fizyoterapistlerimiz tarafından değerlendirilmektedir.

Bunun yanı sıra danışanımızın pelvik taban kasları ile bağlantılı olan core kaslarını, solunum kaslarını ve postürlerini de değerlendirip kişiye özgü egzersiz programımızı hazırlıyoruz.

Pelvik taban fizyoterapistleri tarafından uygulanan ilk seansımızda danışanlarımıza pelvik taban sağlığı hakkında eğitim veriyoruz. Eğitim seansı içerisinde günlük yaşam alışkanlıkları, tuvalet alışkanlıkları, beslenme alışkanlıkları ve de izlenecek olan yol haritası hakkında bilgilendirmeler ve düzenlemeler yer almaktadır. Takiben ikinci seansımızda ise yine pelvik taban fizyoterapistlerimiz tarafından uygulanan pelvik taban kas rehabilitasyonuna başlıyoruz. Uyguladığımız pelvik taban kas rehabilitasyon seanslarında solunum egzersizleri, manuel terapi yaklaşımları, elektroterapi uygulamaları, biofeedback eşlikli pelvik taban kas eğitimi ve klinik egzersiz yaklaşımlarından oluşan kombine fizyoterapi yaklaşımlarını kullanıyoruz. Danışanımızın pelvik taban kaslarını fark etmesi ve doğru çalıştırabilmesi için birebir kas eğitimini desteklemek amacıyla teknolojik ekipmanları seanslarımıza dahil ediyoruz.

Seansların gidişatı, kişinin ihtiyacına yönelik olarak şekillenmekle birlikte danışanın kaç seans alacağı ve seansların ne kadar uzun süreceği danışanın sürece olan cevabının durumuna göre değişmektedir. Rehabilitasyon merkezli yaklaşımımızın “kişiye özel” olmasına çok önem veriyor o nedenle her danışanımıza özel bir yaklaşım sunuyoruz. Başarı oranlarımızın bu denli yüksek ve kalıcı olmasını da bütüncül yaklaşım anlayışımıza borçluyuz.

Pelvik organ prolapsusu düzeltilmediği takdirde, prolapse tipine göre semptomlar değişiklik göstermekle birlikte, özellikle mesane ve bağırsak sorunları mevcut semptomlara eşlik etmeye başlayacaktır. Aynı zamanda prolapse problemi olan kişilerin iyileşme için çözüme başvurmadığı takdirde bireylerin cinsel birliktelikleri esnasında ağrı vb. sorunlarla yüzleştiği görülmektedir.

Pelvik organların normal anatomik pozisyonlarını değiştirmesi, bu organları ve çevre dokuları da enfeksiyona ve travmaya açık hale getirmektedir. Bu sebeplerden kaynaklanacak risklerden ötürü pelvik organ prolapsusuna ivedilikle uzmanlar tarafından müdahale edilmelidir.

Pelvik organ prolapsusum olduğunu nasıl anlarım?

Pelvik organ prolapsusu genellikle vajende bir yumru/kitle hissiyle ortaya çıkar. Pelvik ağrı, idrar kaçırma gibi şikayetler de eşlik etmektedir. Eğer bu gibi semptomlarınız varsa ve çoklu doğum, zorlu doğum ve/veya vajinal doğum gibi risk faktörleri içerisinde yer alan durumlar hikayenizde mevcutsa bir jinekoloğa başvurmanızı öneriyoruz.

Pelvik organ prolapsusu ve pelvik taban kasları arasında ilişki nedir?

Pelvik taban kaslarının desteğinin yetersiz kalması, bağ dokunun zayıflaması, pelvik organ prolapsusunu tetikleyen sorunlardandır. Bu sebeple, özellikle riski taşıyan bireyler, pelvik taban kaslarını fonksiyonel kullanabilmek ve pelvik organ prolapsusu riskini ortadan kaldırmak adına, pelvik taban rehabilitasyonundan fayda görebilmektedirler.

Pelvik organ prolapsusum için sağlık profesyonellerinden destek almazsam ne gibi sorunlar ortaya çıkar?

Prolapse tipine göre semptomlar çeşitlenmekte ve değişmektedir ancak sıklıkla mesane ve bağırsak sorunları mevcut sorunlara eşlik etmektedirler. Pelvik organların anatomik pozisyonundaki değişiklik aynı zamanda enfeksiyon ve travma riskini de artırmaktadır.